27 Kasım 2008 Perşembe

CANAVAR SOFRASI

yazan: vahé katcha
yöneten:hüseyin köroğlu
oyuncular:
Victor: Barış Refikoğlu – Cem Aykut (L.B.T)
Brigitte: Hatice Tezcan (L.B.T)
Wilker: Erol Refikoğlu (L.B.T)
Timacotte: Bora Seçkin (İ.B.Ş.T)
Pierre: Murat Bavli (İ.B.Ş.T)
Françoise: Özgür Oktay (L.B.T)
Doktor: Osman Alkaş (L.B.T)
Kaubach: Döndü Özata (L.B.T)
Max: Cem Aykut – Barış Refikoğlu (L.B.T)
Kabare Sanatçısı - Öldürülen Kadın: Melek Gözükeleş (L.B.T)
Gaz Odasındaki Kadın – Kaubach’a Getirilen Kadın: Asu Demircioğlu (L.B.T)
Gestapo Yardımcısı: Erdoğan Kavaz (L.B.T)
Françoise’ın Kocası: Rıza Şen (L.B.T)
Askerler: Mahmut Tatlıcalı, Mehmet Demir, Çağın Eseri (L.B.T)
Canavar: Fıstık (İ.B.Ş.T)
Dış Sesler: Ergün Işıldar, Bahtiyar Engin (İ.B.Ş.T)

konusu: özünde evrensel bir barış temasının işlendiği canavar sofrası adlı oyunda, 2.dünya savaşı sırasında, işgal altındaki fransa’da bir doğum günü kutlaması için bir araya gelen yakın dostların, gestapo aralarından iki rehine seçmelerini isteyince, birbirlerine karşı nasıl yabancılaşıp canavarlaştıkları anlatılıyor. bir sofranın etrafında toplanan kişiler ‘olağanüstü koşulların olağanüstü ölçülerini yaşamaya başlayınca’ bambaşka kişiler olarak ve gerçek öyküleriyle karşımıza çıkarlar.istanbul büyükşehir belediyesi şehir tiyatroları ile lefkoşa belediye tiyatrosu’nun ilk ortak projesi...

izlenimler: oyun oldukça uzun,ara dahil 2,5 saat.bu süredeki bir oyunun temposunu sürekli yüksek tutmak zordur tabii ki.çok ihtişamlı bir dekor kurmuşlar.değişik bir teknik kullanmışlar.sahnenin sağında ve solunda tv ekranları vardı.burdan dönüşümlü olarak sahne arkasında bir yerde geçen olayları ve banyo,yatak odası ve mutfakda geçen olayları seyrettirip oyuna katıyorlar.değişiklikler denemek güzel kabul ediyorum ama çok dikkat dağıtıyor,hele aynı zamanda sahnede oyun devam ediyorsa..nereye bakacağını şaşırıyor insan.ve kısa bir süre değil,oyunun içinde sürekli televizyonlardan da oyunu takip etmek zorundasın,gereksiz olmuş ya da gereğinden çok olmuş bence.sahne arkası seslerlede kotarılabilirdi çoğu kısa sahneler.illa oyunda tv kullanıyoruzu bu kadar gözümüze sokmasalardı iyiyidi.salon da enerji oluşmadı.kalabalık bir kadro olduğu için oyundan daha çok dinamizm bekliyor insan.reşat nuri'nin fuayesine kadar taşmış dekor.gereksiz çoğu insan anca yetişiyor zaten oyuna,onu incelemeye vakti olmuyor,oyunun içine girmek istiyor insan bir an önce.bunlar hep masraf...yer gösteren kişilerin kollarında nazi bantları var,insanların arada ve çıkışta kullandıkları dört kapıdan ikisinede koca nazi bayrakları asıp kapıları kullanım dışı bırakmışlar.çıkış da bekle ki salonu terkedebilicem diye.yani bu kadar abartılı havaya sokma çabalarına gerek yok,dekor çok önemli ama esas iş yönetmende ve oyuncularda bitiyor.bu kadar gerçekçilik yaratmaya çalışırken,oyunda sürekli kullanılan bir sağ duvardaki kapı var kiiii.çok sık açılıp kapanıyor ve her açılıp kapandığında ya da biri yaslandığında o sağ duvar sallanıp duruyor.önce hadi belki sahneden dolayıdır bu aksaklık dedim ama yok buna mutlaka bir çözüm bulunmalıydı.oyun son 10 dakikada biraz kıpırdandı.yazar bu oyunu önce roman olarak yazmış,sonra oyunlaştırılmış.bunun dezavantajımıydı yoksa yönetmenden mi kaynaklandı bilmiyorum ama çok gereksiz uzatma sahneleri vardı.sürekli fonda bir müzik,genelde piyano çalınıyor.arada oyuncular oturuyor,onlar çalıyor gibi ya da çalıyorlar bilemem,ama kalkıyorlar piyano devam ediyor çalmaya.ve sürekli bir müzik ikinci perdede artık iyice rahatsız etti beni.ki müzik de çok önemli bence.oyuncular iyiydi,ellerinden geleni yaptılar.ama oyunun kurgusunda çok sıkıntı vardı sanki.daha da yazsam yazarım,her oyun gibi bu oyuna gittiğime pişman değilim ama beğenmedim.bazen ilk defa birini tiyatroya götüreceğim zaman buna dikkat ediyorum,bir daha gitmesini sağlayabileceğim bir oyun seçmeye.iyi ki bu oyuna ilk defa tiyatroya giden birini götürmemişim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder