11 Aralık 2008 Perşembe

O KADIN


yönetmen: korhan bozkurt
senaryo: korhan bozkurt
oyuncular: erol günaydın,nefise karatay,selin demiratar,tardu flordun,burak hakkı,şebnem dönmez,burhan öcal

konusu: yeşim (selin demiratar), kariyer sahibi ve varlıklı bir moda tasarımcısıdır. işadamı bülent (burak hakkı) ile uzun zamandır süregelen beraberlikleri evlilikle sonuçlanmak üzere iken, okan’la (tardu flordun) karşılaşır. bir müzisyen olan okan’ın sınır tanımaz özgürlük anlayışı yeşim’i cezbeder. nokta konamayan ilişkiler ağı, üç insanın hayatını bilinmeyen bir kadere sürükler. aşk ve acı arasındaki ince çizgiyi çarpıcı görüntü ve diyaloglarla anlatan film, sezen aksu şarkıları ekseninde işleniyor.

izlenimler: uzun bir video klip izlemişim gibi oldu.konuşma yok denecek kadar.sezen aksu şarkıları güzel tabiki,değişik bir çalışma olmuş.ama iyi ki sinemada seyretmemişim.dvd'de bile üçe bölerek seyretttim.emeğe saygısızlık etmek istemem ama yaklaşık 1,5-2 saat nerdeyse konuşmasız o şarkıların içlerini doldurmaya çalışmak çok zor bir iş ve bence daha farklı şeylerde denenmeliydi.

EDİRNE YOLCULUĞU

eveeettt,edirne yolculuğumuz başarıyla tamamlandı.şimdi gelelim gezi notlarına...metro turizmle gittik.gidiş dönüş 40 ytl.genel anlamıyla rahat bir yolculuktu.2,5 saat sürüyor yol.otogar merkeze 15-20 dakika uzaklıkta vesaitle.ya otobüsün servisi götürüyor ya da merkeze giden minübüslerle gidiliyor.otelimiz iki yıldızlı bir oteldi.yaşamak için olmasada yatmak için idealdi. hotel balta,servis tam önünde bıraktı bizi zaten.tek kişilik oda 60,üç kişilik oda 110 ytl,açık büfe kahvaltı dahil.ısınma ve sıcak su sorunu yoktu.otel biraz bakımsız bırakılmış,ama temizdi.biz yerleşip çıktık hemen. çarşıya yürüyerek 15-20 dakika mesafedeydi.ara sokaklardan dolaşa dolaşa gittik.önce istanbul'un istiklal caddesi gibi bir caddesi var,orayı dolaştık.sokaklar heykellerle dolu.bir ciğerciye uğramadan olmazdı tabi.gerçi ciğer sevmediğim için köfte tercih ettim ben,köftesi de güzeldi.

ordan eski camiye geçtik.tam meydanda.çok güzel bir cami.camilerin çoğu restorasyondaydı gerçi.eski caminin yanında küçük bir havuz var,muhteşem iki kuğu tüm zerafetiyle duruyordu orda.caminin çaprazında bir çay bahçesi vardı,orası bizim kısa molalarımızı verdiğimiz mekanımız oldu.kısa bir moladan sonra ıı.beyazıt külliyesine doğru yollandık.aynı zamanda sağlık müzesi. (devam edecek....)

8 Aralık 2008 Pazartesi

ÖZGÜRLÜĞÜN RENGİ (GOODBYE BAFANA)


yönetmen: bille august
senaryo: bob graham,james gregory
oyuncular: joseph fiennes,dennis haysbert,diane kruger,adrian galler

konusu: ülkede yaşayan zencilerin durmaksızın kötü muamele gördüğü ve iki ırkın arasında devlet eli ile çizilmiş derin bir ayrımın bulunduğu güney afrika’da yaşayan james gregory (joseph fiennes) bir hapishanede gardiyanlık yapan sıradan bir askerdir. james ve karısı gloria’nın (diane kruger) hayatı bir gün ansızın gelen bir terfi haberi ile değişir. james’in başka bir hapishaneye tayini çıkmıştır ve nelson mandela’nın (dennis haysbert) gardiyanlığını yapacaktır. zencileri ülkeyi tehdit eden en önemli unsur olarak gören james’in fikirleri mandela ile vakit geçirdikçe değişmeye başlar. james’in mandela ve ailesine yakınlık gösterdiğini düşünen üsleri durumdan rahatsız olurlar. mandela’nın 30 yıla yayılan özgürlük mücadelesi, james ve ailesi için de zorlu bir yolculuğa dönüşür.bu film bir adamın ve bir ülkenin değişim öyküsünü anlatan güçlü bir film.

ARSLANI KUZULARA ( LIONS FOR LAMBS)


yönetmen: robert redford
senaryo: matthew michael carnahan
oyuncular: tom cruise,meryl streep,roberd redford,michael pena

konusu: west coast üniversitesi’ndeki iki öğrenci (derek Luke) ve ernest (michael pena) idealist profesörleri dr. stephen malley’in tavsiyelerini takip ederek edindikleri ilham ile hayatlarında önemli şeyler yapmaya çabalamaktadırlar. bunun üzerine iki genç, afganistan’daki savaşa katılmaya karar verirler. arian ve ernest afganistan’da hayatta kalma savaşı verirlerken, başka hikayeler de işin içine girer. california’da, arian ve ernest’in tam tersi bir öğrenci olan todd’a (andrew garfield) yaklaşmaya çalışan dr. malley aynı zamanda, washington’da, başkanlığa adaylığını koymuş bulunan senatör jasper irving, afganistan’daki savaşın, dolayısıyla arian ve ernest’in hayatlarını kökten değiştirebilecek bomba gibi bir haberi, tv araştırmacısı janine roth (meryl streep) aracılığı ile halka duyurmaya hazırlanmaktadır. iftiralar, hatıralar ve kurşunlar uçuşurken, bu üç hikaye birbirlerine daha da sıkı sıkıya bağlanmaya başlarlar.

YASAK KRALLIK (THE FORBİDDEN KİNGDOM)

yönetmen: rob minkoff
senaryo: john fusho,aisha hinds(kitap)
oyuncular: jet li,jackie chan,michael angorano,collin chou,yifei liu

konusu: bu destansı aksiyon-macera masalında, boston’lu genç delikanlı jason tripitikas hayatta yaşadığı en zorlu, onu eski çin’e geri götüren, sayısız yeşim savaşçısı, şeytani yeşim savaş lordu ve pişmanlık duymayan, vicdanı olmayan boyuneğmez beyaz saçlı kadın iblis’le yüzleştiği bir yolculukla karşılaşıyor. son olarak da, jason bir intikam savaşçısı olan kadınla ilk aşk deneyimini yaşıyor.

7 Aralık 2008 Pazar

ÇIK ARAMIZDAN (LICENCE TO WED)


yönetmen: ken kwapis
senaryo: kim barker
oyuncular: robin williams,mandy moore,john krasinski,eric chritian olsen, deray davis

konusu: yeni nişanlanmış olan ben murphy (john krasinski) ve sadie Jones (mandy moore) ortak hayatlarına başlamak ve sonsuza dek mutlu yaşamak için sabırsızlanmaktadırlar. sorun şudur ki sadie’nin aile kilisesi st. augustine’i peder frank (robin williams) idare etmektedir ve patenti kendisine ait olan “sağlam” evliliğe hazırlık kursunu bitirmedikleri takdirde, ben ve sadie’nin birlikteliğini kutsamayacaktır. peder frank’in insafsız dersler, tuhaf ev ödevleri ve bazı mahremiyet ihlallerinden oluşan katı ders programı ben ile sadie’nin ilişkisini sınava tâbi tutar. sonsuza dek mutlu yaşamak bir yana, acaba ilişkileri mihraba gidebilecek kadar güçlü müdür?

SAÇ SPREYİ( HAIRSPRAY)

yönetmen: adam shankman
senaryo: leslie dixon,john waters,marl o'donnell
oyuncular: john travolta,michelle pfeiffer,christopher walken,amanda bynes,james marsden,quenn latifah

konusu: halinden memnun tombiş bir genç olan tracy turnblad, bir televizyonda yayınlanan dans yarışmasına katılmaya hak kazanınca baltmore’u çalkalayan müzik ve eğlence dolu bir macera da başlamış olur. tracy’nin kendisi gibi etine dolgun annesi rolünde john travolta, babası rolünde ise christopher walken rol alıyor.

SON DERS: AŞK VE ÜNİVERSİTE


yönetmen: mustafa uğur yağcıoğlu,ıraz okumuş
senaryo: mustafa uğur yağcıoğlu
oyuncular: ferhan şensoy,kaan urgancıoğlu,ekin türkmen,ege aydan,durul bazan

konusu: yurt dışından gelen bir türk öğretim görevlisi üniversitedeki müfredatla sınırlı kalmaz. bu yeni hoca iddiasızdır, “ilk dersimiz kimsenin buradan alınacak derse ihtiyacı olmadığı” diye başlar. ancak öğrencilerin ve özellikle de bir tanesinin onu fark etmesi ile bambaşka bir dünya açılır önlerinde. saffet Hoca’nın geçmişi ile üniversite öğrencisi ulaş’ın hayatı garip bir şekilde kesişir.

İLK AŞK


yönetmen: nihat durak
senaryo: filiz üstün durak,volkan sümbül,emre özdür
oyuncular: erol günaydın,çetin tekindor,vahide gördüm,halit ergenç,tarık pabuçcuoğlu,dolunay soysert,şeney gürler

konusu: denize kıyısı olan bir ege kasabasında 1990'ların başı... kasabanın ileri gelenlerinden arifoğulları ailesi eski ihtişamlı günlerinden çok uzaktadır. tarlaların çoğu satılmış, çürümek üzere olan zeytinyağı fabrikasından başka bir şey kalmamıştır. ailenin reisi arif arifoğlu(erol günaydın) 85 yaşına gelmiş, elini yıllar önce işten güçten çekmiş, aksi bir ihtiyardır. oğlu azmi'nin (tarık papuççuoğlu) tek derdi, eski karısı nevin'in (vahide gördüm) gönlünü tekrar kazanmaktır. oğulları kemal (halit ergenç) ise kısa yoldan para kazanma hayalleri kurmaktadır. kemal, karısı (dolunay soysert) ve metresi (şenay gürler) arasında gelgitler yaşamaktadır. arifoğulları ailesinin en küçüğü arif ege (raffaele çedolini) ise çocukluktan ergenliğe geçiş sürecinde ilk aşk sancıları çekmektedir. farklı kuşaklardan karakterlerimizin "ilk aşk"ları ve bu "ilk aşk" ların onları sürükledikleri yerler ve durumlar hikâyenin ana eksenini oluşturmaktadır.

5 Aralık 2008 Cuma

AROG


yönetmen: ali taner baltacı,cem yılmaz
senaryo: cem yılmaz
oyuncular: cem yılmaz,özge özberk,ozan güven,nil karaibrahimgil,zafer algöz,özkan uğur,hasan kaçan...

konusu: GO.R.A gezegeninde tutsak olan arif'e büyük kin besleyen komutan logar, onu zaman makinesiyle bir milyon yıl öncesine gönderir. taş devri insanları, dinozorlar ve prehistorik kuşların yer aldığı AROG'da arif'in yeni maceralarını izleyeceğiz.

izlenimler: gittiğime pişman değilim.görüntüler gerçekten iyiydi bana göre. film de güzeldi.gülerek ayrıldık salondan.

3 Aralık 2008 Çarşamba

MERAKLISI İÇİN ÖYLE BİR HİKAYE

yazan: sait faik abasıyanık uyarlayan: savaş dinçel yöneten:ergün ışıldar
oynayanlar: naşit özcan,ömer göktay
konusu: savaş dinçel türk edebiyatının en önemli kalemlerinden sait faik'in öykülerinden, anılarından,yazılarından yola çıkarak onun şahitliğinde kocaman bir istanbul turu yaptırıyor izleyenlere.

izlenimler: oyun ara dahil 1,5 saat sürüyor.seyrettiğim en keyifli tek kişilik oyundu.naşit özcan'a hayran kaldım.ömer göktay klarnet ve akardiyonuyla oyuna eşlik etti,ara arada konuşmadan oyuna katıldı.efektleride ömer göktay yaptı,mesela tefin içerisine konulan kum taneleriyle ne kadar güzel dalga sesi yapılıyormuş,aşağı yukarı yavaş yavaş oynatarak...naşit özcan seyirciyi fazlasıyla avucunun içine aldı.herkesin -gerçekten- memnun kaldığını anladım salondan ayrılırken.çok keyifli bir akşam oldu...

1 Aralık 2008 Pazartesi

GEMİDE

yönetmen: serdar akar
senaryo: serdar akar,önder çakar
oyuncular: erkan can,haldun boysan,yıldıray şahinler,naci taşdöğen,ella manea

konusu: bir kum kosterinin personeli ve kaptanının başından geçen öykü çerçevesinde Türkiye`nin çarpık yapısına eleştiri getiren, altın portakal ödüllü bir film.

izlenimler: erkan can gerçekten seyretmekten keyif aldığım bir oyuncu. değişik bir konusu var filmin.ama bazı beklentiler havada kalıyor biraz. beklentide kişiye göre değişir tabi.

MAX PAYNE


yönetmen: john moore
senaryo: sam lake,shawn ryan,beau thorne
oyuncular: kate burton,mark wahlberg,donal logue,
konusu: new york’ta dea ajanı olan max payne hayatta herşeye sahiptir; çok iyi bir iş, mükkemmel bir eş ve güzel bir kız çocuk. İçinde olduğu bu amerikan rüyası kısa zamanda bir kabusa dönüşür. bir gün eve döndüğünde eşi ve bebeğini vahşice öldürülmüş halde bulur. kendi başına bu cinayetin izlerinin peşine düşer ve fakat nypd onu çeteler, acımasız işbirlikleri ve şehrin gördüğü en şiddetli fırtınanın arasına çeker. kaybedecek hiçbirşeyi olmayan, dürüst ve metanetli bir adam olan max, ailesini duyuğu sonsuz sevgiyle de beraber bu cinayetleri ve şehirdeki pislikleri çözmek için biçilmiş kaftandır. yeraltı hayatının karanlığıyla uğraşırken, başka dünyalardan düşmanlar da onu karanlığa itecektir.özlemle beklediği intikamın vakti gelmiştir!
izlenimler: bilgisayar oyununda da işin içinden çıkamamıştım(pek aram iyi değildir zaten) yani beklediğim gibi bir kahraman çıkmamış ortaya,elindeki silahla herşeyi çözebilen bir dedektif.yani boş vakit değerlendireyim dersen seyredilir.

30 Kasım 2008 Pazar

SON BULUŞMA

yönetmen: nesli çölgeçen
senaryo: nesli çölgeçen
oyuncular: ömer küyük,yakup satar,veysel turan

konusu: Türkiye’nin bağımsızlığı için binlerce insanın şehit düştüğü, genç-yaşlı, kadın-erkek demeden düşmana karşı tek vücut direndiği Kurtuluş Savaşı’nın son tanıkları, Gazi Ömer Küyük, Gazi Yakup Satar ve Gazi Veysel Turan’ın günlük yaşamları ve savaş yıllarına dair anıları SON BULUŞMA’da gözler önüne seriliyor. Çorumlu Gazi Ömer Dede, önce Anıtkabir’i ardından son kalan diğer iki gazi, Yakup Satar ve Veysel Turan’ı ziyaret ediyor, savaş yıllarına dair anılarını paylaşıp birbirleriyle helalleşiyorlar. Tarihe tanıklıklarını kendi ağızlarından dinlediğimiz bu üç kahraman gazi, gerçek sinema türündeki belgesel yapım ile ölümsüzleşiyor.

izlenimler: boğazım düğümlendi,kendimi tutmaya çalıştım olmadı.yaşlar yerinde durmadı,hatta sel oldu aktı.bu belgeselin arkasında durmalıyız,ayıplarımızı görüp kapatmaya çalışmalıyız.onlar birbirleriyle helalleştiler dünya gözüyle son defa,keşke ellerinden öpmek bize de nasip olsaydı...Allah mekanlarını cennet etsin,şükran ve minnetlerimi sunuyorum...

HORİZON RESTORANT

bu mekanı orda çalışan bir arkadaşım sayesinde keşfettim.sultan ahmet'te hotel arcadia'nın teras katında.husisi arasan bulamazsın böyle bir mekan.çok nezih,servis ve yemekler başarılı, hafiften hafiften müzik çalıyor, sohbetini rahat rahat edebiliyorsun.manzaraya gelince,onu tarife kelimeler yetmez işte.gündüz ayrı güzel,gece bir başka güzel.yalova,adalar ayaklarının altında. ayasofya bir yanda,sultan ahmet camisi bir yanda. yaşamak,görmek lazım..istanbul'un içinden çıkıp,istanbul'u seyredebileceğin ender yerlerden.ulaşımı kolay,sultan ahmet tramvay durağında inince beş dakika bile yürümüyorsun.adliye sarayının çaprazında kalıyor.kahvaltı,öğle yemeği, akşam yemeği içinde çok uygun. öyle bir yere göre de gayet uygun bir fiyata çıkabiliyorsun.iki kişi 70 ytl'ye çıktık.hiç bir şeyimizden de kısmadık.sadece manzarası bile bu fiyata değer!

TESTERE V (SAW V)

yönetmen: david hackl
senaryo: marcus dunstan,patrick melton,james van
oyuncular: tobin bell,ken leung,shawnee smith,julie benz

konusu: popüler testere serisinin beşinci bölümünde kriminal uzman hoffman (mandylor) jigsaw efsanesini yaşatacak hayatta kalan son kişidir. ancak tehdit sözkonusu olduğunda sırrının açığa çıkmaması için herşeyi göze alarak tüm tehlikleri ortadan kaldırmak zorundadır.

29 Kasım 2008 Cumartesi

TESTERE IV (SAW IV)

yönetmen: darren lynn bousman
senaryo: marcus dunstan,patrick melton
oyuncular: tobin bell,agnus macfadyen,donnie wahlberg

konusu: jigsaw ve asistanı amanda hayatlarını kaybetmiştir. dedektif kerry cinayetinin duyulmasından sonra, 2 tecrübeli fbı ajanı ajan strahm ve ajan perez, dedektif hoffman’a jigsaw’un kalan son oyununun çözümlenmesi için yardım ederler. bununla birlikte, swat takımı komutanı rigg kendini bu ölümcül oyunun içinde bulur. ve eski bir dostunu ve de kendisini dehşet verici bir ölümden kurtarmak için düğümlenmiş, korkutucu tuzaklar zincirini yenmek için bir buçuk saati vardır.

QUANTUM OF SOLACE

yönetmen: marc foster
senaryo: neal purvis,robert wade,paul haggis,ian fleming
oyuncular: danial craig,judie danch,mathieu amalric

konusu: sevdiği kadın vesper tarafından ihanete uğrayan 007, içinden gelen dürtüye karşı koyarak son görevini kişiselleştirmemeye çalışır. kararlılıkla doğruyu ortaya çıkarmaya çalışırken bond ve m , mr white’ı sorguya çekerek, Vesper’a şantaj yapan, kimsenin tahmin edemeyeceği kadar karmaşık ve tehlikeli bir şebekeyi ortaya çıkarırlar. adli bilgiler mi6 ’ya ihanet eden bir kişi ve haiti’de bir banka hesabı arasında bir ilişkiyi ortaya koyar ve başkasıyla karışan kimliği, bond’un burada kendi kan davası için çalışan güzel fakat alıngan kadın camille ile tanışmasını sağlar. camille, bond’u doğruca gizemli bir organizasyonun başındaki nereden geldiği belirsiz iş adamı dominic greene’e götürür. görevi nedeniyle avusturya, italya ve güney amerika’ya giden bond, greene’in dünyanın en önemli doğal kaynaklarından birinin tüm kontrolünü ele geçirmek için sürgündeki general medrano ile anlaşma yaptığını öne sürerek komplo düzenlediğini ortaya çıkarır. greene, organizasyondaki ortaklarını, cıa ve ingiliz hükümetindeki güçlü kontaklarını kullanarak, general’e görünürde verimsiz olan bir bölgeyi almak karşılığında latin amerika’daki rejimi yıkacağına ve kontrolü ona vereceğine dair söz verir.

ihanet ve yalan ortamında bond gerçeği ortaya çıkarmak için eski dostları ile güçlerini birleştirir. 007, vesper’ın ihanetinden sorumlu olan kişiyi bulmaya yaklaştıkça greene’nin tehditkar planını ortaya çıkarmak ve organizasyonunu durdurmak için, cıa’in, teröristlerin ve hatta m’in bir adım önünde olmak zorundadır.

izlenimler: iyiki sinemada izlememişim....


27 Kasım 2008 Perşembe

CANAVAR SOFRASI

yazan: vahé katcha
yöneten:hüseyin köroğlu
oyuncular:
Victor: Barış Refikoğlu – Cem Aykut (L.B.T)
Brigitte: Hatice Tezcan (L.B.T)
Wilker: Erol Refikoğlu (L.B.T)
Timacotte: Bora Seçkin (İ.B.Ş.T)
Pierre: Murat Bavli (İ.B.Ş.T)
Françoise: Özgür Oktay (L.B.T)
Doktor: Osman Alkaş (L.B.T)
Kaubach: Döndü Özata (L.B.T)
Max: Cem Aykut – Barış Refikoğlu (L.B.T)
Kabare Sanatçısı - Öldürülen Kadın: Melek Gözükeleş (L.B.T)
Gaz Odasındaki Kadın – Kaubach’a Getirilen Kadın: Asu Demircioğlu (L.B.T)
Gestapo Yardımcısı: Erdoğan Kavaz (L.B.T)
Françoise’ın Kocası: Rıza Şen (L.B.T)
Askerler: Mahmut Tatlıcalı, Mehmet Demir, Çağın Eseri (L.B.T)
Canavar: Fıstık (İ.B.Ş.T)
Dış Sesler: Ergün Işıldar, Bahtiyar Engin (İ.B.Ş.T)

konusu: özünde evrensel bir barış temasının işlendiği canavar sofrası adlı oyunda, 2.dünya savaşı sırasında, işgal altındaki fransa’da bir doğum günü kutlaması için bir araya gelen yakın dostların, gestapo aralarından iki rehine seçmelerini isteyince, birbirlerine karşı nasıl yabancılaşıp canavarlaştıkları anlatılıyor. bir sofranın etrafında toplanan kişiler ‘olağanüstü koşulların olağanüstü ölçülerini yaşamaya başlayınca’ bambaşka kişiler olarak ve gerçek öyküleriyle karşımıza çıkarlar.istanbul büyükşehir belediyesi şehir tiyatroları ile lefkoşa belediye tiyatrosu’nun ilk ortak projesi...

izlenimler: oyun oldukça uzun,ara dahil 2,5 saat.bu süredeki bir oyunun temposunu sürekli yüksek tutmak zordur tabii ki.çok ihtişamlı bir dekor kurmuşlar.değişik bir teknik kullanmışlar.sahnenin sağında ve solunda tv ekranları vardı.burdan dönüşümlü olarak sahne arkasında bir yerde geçen olayları ve banyo,yatak odası ve mutfakda geçen olayları seyrettirip oyuna katıyorlar.değişiklikler denemek güzel kabul ediyorum ama çok dikkat dağıtıyor,hele aynı zamanda sahnede oyun devam ediyorsa..nereye bakacağını şaşırıyor insan.ve kısa bir süre değil,oyunun içinde sürekli televizyonlardan da oyunu takip etmek zorundasın,gereksiz olmuş ya da gereğinden çok olmuş bence.sahne arkası seslerlede kotarılabilirdi çoğu kısa sahneler.illa oyunda tv kullanıyoruzu bu kadar gözümüze sokmasalardı iyiyidi.salon da enerji oluşmadı.kalabalık bir kadro olduğu için oyundan daha çok dinamizm bekliyor insan.reşat nuri'nin fuayesine kadar taşmış dekor.gereksiz çoğu insan anca yetişiyor zaten oyuna,onu incelemeye vakti olmuyor,oyunun içine girmek istiyor insan bir an önce.bunlar hep masraf...yer gösteren kişilerin kollarında nazi bantları var,insanların arada ve çıkışta kullandıkları dört kapıdan ikisinede koca nazi bayrakları asıp kapıları kullanım dışı bırakmışlar.çıkış da bekle ki salonu terkedebilicem diye.yani bu kadar abartılı havaya sokma çabalarına gerek yok,dekor çok önemli ama esas iş yönetmende ve oyuncularda bitiyor.bu kadar gerçekçilik yaratmaya çalışırken,oyunda sürekli kullanılan bir sağ duvardaki kapı var kiiii.çok sık açılıp kapanıyor ve her açılıp kapandığında ya da biri yaslandığında o sağ duvar sallanıp duruyor.önce hadi belki sahneden dolayıdır bu aksaklık dedim ama yok buna mutlaka bir çözüm bulunmalıydı.oyun son 10 dakikada biraz kıpırdandı.yazar bu oyunu önce roman olarak yazmış,sonra oyunlaştırılmış.bunun dezavantajımıydı yoksa yönetmenden mi kaynaklandı bilmiyorum ama çok gereksiz uzatma sahneleri vardı.sürekli fonda bir müzik,genelde piyano çalınıyor.arada oyuncular oturuyor,onlar çalıyor gibi ya da çalıyorlar bilemem,ama kalkıyorlar piyano devam ediyor çalmaya.ve sürekli bir müzik ikinci perdede artık iyice rahatsız etti beni.ki müzik de çok önemli bence.oyuncular iyiydi,ellerinden geleni yaptılar.ama oyunun kurgusunda çok sıkıntı vardı sanki.daha da yazsam yazarım,her oyun gibi bu oyuna gittiğime pişman değilim ama beğenmedim.bazen ilk defa birini tiyatroya götüreceğim zaman buna dikkat ediyorum,bir daha gitmesini sağlayabileceğim bir oyun seçmeye.iyi ki bu oyuna ilk defa tiyatroya giden birini götürmemişim.

23 Kasım 2008 Pazar

YARALI YÜZ (SCARFACE)


yönetmen: brian de palma
senaryo: oliver stone
oyuncular: al pacino,michelle preiffer,steven bauver...

konusu: tony montana isimli kübalı suçlu, miami'ye gelip uyuşturucu lordu loggia'nın emrinde çalışmaya başlar. montana'nın hırsı ve öfkesi basamakları hızla tırmanıp büyük bir suç şebekesinin başı olmasını sağlar.

22 Kasım 2008 Cumartesi

OSMANLI CUMHURİYETİ


yönetmen: gani müjde
senaryo: gani müjde
oyuncular: ata demirer,vildan atasever,ceyhun yılmaz,sezen aksu,sümer tilmaç,ali düşenkalkar,atilla olgaç,zuhal yalçın,kerem kupacı,yusuf atala,hakan vanlı,belma canciğer müjde,ceren soylu,ruhsar öcal,özden özgürdal,caner uncuoğlu
konusu: film, 1888 yılında başak tarlasında koşan ve sonra atatürk olduğu anlaşılan çocuğun bir ağaca tırmanıp , kafesteki bülbülü alırken kafasının üzerine düşmesiyle başlıyor. ardından filmin kararması ile 2007 yılına geliniyor. filmde atatürk’ün hiç lider olmaması, kurtuluş savaşı’nın yapılmamasıyla cumhuriyet değil osmanlı cumhuriyeti’nin günümüze uyarlanmış devamı anlatılıyor. türkiye cumhuriyeti yerine osmanlı cumhuriyeti’nin devam etmesi, ülkede yabancıların toprakları paylaşması, ankara’nın başkent olmaması, padişahın olması, hükümetin ab yanlısı olması, tabelaların, plakaların hem türkçe, hem arapça olması, padişahın sürgüne gönderilmesi, padişahın kaftanının altında takım elbise olması gibi trajikomik hikayeler ve ayrıntılar yer alacak. filmin ikinci yarısında ise atatürk’ün var olduğu bir cumhuriyet anlatılıyor.
izlenimler: bu akşam seyrettikten sonra:))
yani ne demeli... müthiş bir film değil.ama güzeldi.hele sonunda ki sahneler...alkışlar koptu zaten,tam damardan giriyor.öyle çok gülmeye şartlandırıp gidersen kendini hüsran olur.ben öyle şartlandırmamıştım kendimi allahtan.güzel mesajlar,kıyaslamalar var filmde.Atatürk olmasaydı diye düşünüyorsun.neler olacağını ise düşünmek bile istemiyor insan.ne mutlu türküm diyene!!!!

21 Kasım 2008 Cuma

ŞEHRİN AZİZLERİ(THE BOONDOCK SAINTS)

yönetmen: troy duffy
senaryo: troy duffy
oyuncular: williem dafoe,sean patrick flanery,norman reedus,david della rocco,billy connolly

konusu: irlanda asıllı ikiz kardeşler connor ve murphy mcmanus, boston’da yaşamaktadırlar. dindar insanlar olan bu ikili tanrı’nın kendilerine dünyayı kötülüklerden korumak misyonu yüklediğine inanarak, boston’un azılı suçlarını ortadan temizlemeye başlar. kurbanlar kötü insanlar olunca halktan kimse paniğe kapılmaz. aslında ikizlerin peşine düşen fbı ajanı paul smecker bile bu temizliği kendisinin yapmak isteyip yapamadığı birşey olarak görmektedir.

20 Kasım 2008 Perşembe

MAVİ GÖZLÜ DEV

yönetmen: biket ilhan
senaryo: metin belgin,nazım hikmet ran(kitap)
oyuncular: yetkin dikicilee,dolunay soysert,özge özberk,uğur polat,ferit kaya,suna keskin,rıza sönmez,ahmat mümtaz taylan,sinan tuzcu,turgay tanülkü,murat karasu,turan özdemir

konusu: kavganın, sevdanın ve Türkçe’nin büyük şairi nâzım hikmet, 1941 yılında bursa hapishanesi’ne nakledilir. “komünizm” propagandası nedeniyle mahkûm olan şairin ünü içeride kulaktan kulağa, efsaneye dönüşür. ibrahim balaban ve yusuf, ustanın odasına desen çizeceği aynaları taşırlar. mahkûmların portresini yapan nâzım’ın aklı yalnızca karısı piraye’dedir. günlerdir ne mektup, ne telgraf gelmiştir. hasretin dinmeyen sızısı, siyatik ağrılarından da beterdir. 2. dünya savaşı’nın vahşeti ve sefaleti tırmanırken; şair, müdür tahsin bey’den kötü haberi alır. hakkında verilen 28 yıl hapis cezası onaylanmıştır.

izlenimler:
dört nala gelip uzak asya`dan
akdeniz`e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim

kapansın el kapıları
bir daha açılmasın
yok edin insanın insana kulluğunu
bu davet bizim

bilekler kan içinde dişler kenetli
bilekler kan içinde ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak
bu cehennem, bu cennet bizim

yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine
bu hasret bizim

19 Kasım 2008 Çarşamba

ORJİNAL CİNAYETLER (RIGHTEOUS KILL)

yönetmen: jon avnet
senaryo: russell gewirtz
oyuncular: robert de niro,al pacino,carla gugino

konusu:bir çift emektar new york şehri polisi dedektifleri yasadışı olarak huzuru sağlamaya çalışan bir seri katilin izini sürmektedir. new york polis departmanının baskıcı ortamı altında 30 yıllık ortaklıktan sonra , yüksek derecede donanımlı olan dedektifler david fisk ve thomas cowan emekliliğe hazır olmalılardı ama değillerdi. rozetlerini ortadan kaldırmadan önce, kadın ticareti yaparak kötü ün yapmış birinin cinayetini araştırmak üzere çağırılırlar. orijinal cinayet gibi kurban ; cinayeti açıklayan dört satırlık şiire sarılı bulunmuş şüpheli bir suçludur. diğer suçlar meydana gelince; dedektiflerin, hukuki sistemin açıklarından yararlanan suçluları hedef almış bir seri katille karşı karşıya oldukları ortaya çıkar. amacı polisin kendi başına yapamadıklarını yapmak ve huzuru sağlamak için suçluları sokaklardan temizlemektir. son günlerdeki cinayetler ve daha öncekilerin arasındaki benzerlikler rahatsız edici bir soru ortaya çıkarır: acaba yanlış adamı mı demir parmaklıkların arkasına atmışlardır?

18 Kasım 2008 Salı

TANGO VE CASH


yönetmen: albert magnoli,andrei konchalovsky
senaryo: randy feldman
oyuncular: sylvester stallone,kurt russell,teri hatcher,jack palance,brion jame

konusu:ray tango ve gabe cash, los angeles'ın mesleklerinde çok iddialı 2 polis memurudur. uyuşturucu ve silah kaçakçısı perret, bu iki adamın peşinde olmasından bunalarak, onların işlemedikleri bir suç yüzünden hapse girmelerine neden olur. cinayet silahıyla yakalanarak hapse giren tango ve cash suçsuz olduklarını ispatlayabilmek için işbirliğine girerler. hapishane yöneticilerinden biri cash'in eski bir arkadaşıdır ve onların hapisten kaçmaları için yardımcı olur.

izlenimler: taa 89 yapımı bir film,nostalji oldu aslında.ama bu iki aktörü klasik bir aksiyon filminde bile olsa seyretmek güzel...

17 Kasım 2008 Pazartesi

O... ÇOCUKLARI

yönetmen: murat saraçoğlu
seneryo: sırrı süreyya önder
oyuncular: demet akbağ,özgü namal,sarp apak,altan erkekli,ipek tuzcuoğlu

konusu: 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra siyasi suçlu olarak aranan bir karı-koca yurtdışına kaçmaya karar verir. ama çocukları bu konuda onlar için en büyük engeldir. yurtdışına kaçmadan önce çocuklarını bırakacakları güvenli bir yer ararlar. çift sonunda çocuklarına 'en güvenli yer' olarak 'mehtap anne'nin yuvasını seçer. onların çocuklarını bıraktıkları yer aslında eski bir hayat kadını olan 'mehtap'ın bu işi bıraktıktan sonra halen hayat kadınlığını sürdürenlerin çocuklarını bıraktıkları 'emanetçi anne' evidir...
karı-koca yurtdışına kaçtıktan bir müddet sonra çocuklarını alması için bir İtalyan kızı Türkiye'ye gönderir. italyan kız, 'emanetçi anne'ye bırakılan çocuğu alıp anne - babasının yanına götürmek isterken kendini bir dizi ilginç olayın içinde bulur.

izlenimler: ''devenin gölgesinde karınca ezilmez''

16 Kasım 2008 Pazar

ISSIZ ADAM


yönetmen/senaryo: çağan ırmak
oyuncular: melis birkan,yıldız kültür,goncagül sunar,gözde kansu,cemal hünal,aslı aybars,şerif bozkurt

konusu:alper otuzlu yaşlarda, gurme sayılacak düzeyde yemek kültürü olan kendi restoranının sahibi iyi bir aşçıdır. lüks yaşamayı seven, işinde başarılı ama özel yaşantısını her gün farklı kadınlarla birlikte olarak düzene koyamamış, hayatını; yaptığı yemekler, günübirlik ilişkiler, paralı kadınlar üçgeninde yaşayan birisi iken; hayatının akışı, bir gün beyoğlu' nun arka sokaklarında, aradığı eski plak için bir kitapçıya girmesiyle değişir.

ada yirmili yaşlarının sonlarında, güzel, çocuk kostümleri tasarlayıp diken, alper' in modern yaşamının aksine çok mütevazı, hayatta fazla inişleri çıkışları olmayan genç bir kadındır. bir gün eski bir kitabi bulabilmek için beyoğlu' nda dolaşırken alper ile ayni kitapçıya girer. çapkın bir adam olan alper, ada' nın güzelliğinden etkilenir ve ada' yı takip etmeye başlar. ada' nın aradığı kitabi bulmuştur. ilk sayfasına telefon numarasını yazar. ada' nın işyerine kadar devam eden takip, alper' in tanışma bahanesiyle aldığı kitabı ada' ya vermesiyle son bulur. ada ve alper' in yaşamlarında ilk defa karşılaştıkları tutkulu aşkın ilk sinyalleri bu kitapla başlar. alper kopamadığı özgür hayatinin içersinde ada' ya yer açmaya çalıştıkça, yaşamının daraldığını fark eder. aşkı ve özgürlüğü arasında kalan alper' in sessiz çığlıklarını duyamayan ada, kendini aşkın rüzgârına kaptırmıştır bir kere; ve yaşam bir kere daha aşk oyununun perdelerini ada ve alper için açacaktır.

izlenimler: bu film gerçekten her insanın kendinden bir şeyler bulabileceği bir film.müzikler ve görüntüler çok iyi.filmi herkes yere göğe koyamazken,bu sabah yaşamdan dakikalarda bu film üzerine hıncal uluç'u dinlediğimde şaşırdım.filme mutlaka gidilmesini söyledi sonunda ama bayağı olumsuz eleştirilerde bulundu.adam niye öyle bir adammış,bu açıklanmamış mesela filmde, gitmeyenlerin okuduğunu farzederek fazla girmeyeyim mevzuya ama adamın neden öyle bir adam olduğunu merak etmiyorsun ki filmde.konu bunu merak etmeye fırsat vermiyor zaten. tabii herkesin fikrine saygı duyuyoruz.bu adam niye böyleden ziyade,bu adamın bu hali ilişkiyi hangi noktaya taşıyacak,ne kadar etkilenecekler diye düşündüm ben.ve adamın aşkı işlenmemiş, kadının aşkı işlenmiş diye vurgulandı.bence tam tersi bir adamın aşkı için yapabileceği en büyük fedakarlığı adam yapmaya çalıştı zaten.neyse lafı fazla uzatmayayım, seyredin arkadaşlar derim. mümkünsede sinemada seyredin...

13 Kasım 2008 Perşembe

MASKELİLER

yazan: ılan hatsor
yöneten: taner barlas
oynayanlar:
levent üzümcü,mehmet gürhan,serdar orçın
sahne tasarımı: duygu sağıroğlu

konu: maskeliler, filistinli üç erkek kardeş arasında bir kasap dükkanında geçen,gerek örgürt içi gerekse aile ilişkileriyle biçimlenen hesaplaşmaların anlatıldığı trajik bir oyun.savaşın,kardeşlik bağlarını bile koparan ezici baskısına,insanları nefret ve şiddet içinde birbirlerinden uzaklaştırmasına çok iyi bir örnek. seyircinin kafasında bir sorgulama süreci başlatılabilecek kadar gerilimli,güncel ve politik bir oyun olan maskeliler,temalarını filistin gerçekliğinde,üstelik bir israil'linin kaleminden aktarıyor.

izlenimler bu akşam seyrettikten sonra:)

eveeetttt...gidildi,seyredildi ve beğenildi:)) oyun tek perdelik,süresi 1 saat 10 dakika.hiç müzik kullanılmadan seyrettiğim ender oyunlardan biri.ilk başta yadırgıyor insan,müzik oyunu tamamlayan önemli bir unsur bence.fakat boşluklar iyi doldurulursa eksikliği hissetmiyor insan bir süre sonra.sahne tasarımı iyiydi.beş tavuk oyunculara eşlik etti.oyun bir kasap dükkanında geçtiği için,canlı tavuk kullanmışlar.bu bir yönden iyi gerçekçiliği arttırıyor,bir yandan kötü dikkat dağıtıyor.acaba bu tavuklar coşsa oyun ne olur diye tavuklarıda takibe almaya başlıyorsun.bir ara zaten tavuklardan biri kafesinde durduk yere sıçradı,kafese kafasını vurdu.salonda gülüşmeler oldu,oyun gayet ciddi gidiyordu aslında.neyseki kopmadan çabuk toparlanıp mevzuya döndük:))oyuncular gerçekten iyi bir performans gösterdiler.tavsiye ederim.güzel bir akşam oldu.

hayat enteresan bu arada..birçok insanın hayalini süsler o sahneye çıkmak,kimisi başarır kimisi için bir hayal olmaktan öteye gidemez.içinde ömür boyu uhde olarak kalır.kimisi yıllarını harcar bir yerlere gelebilmek için tiyatroda.parada kazanamaz çoğu.ve tavuksun,her akşam sahnedesin, hiç bir sınava girmeden,ezber yapman gerekmeden ve üstüne üstlük sana bakmak zorundalar:)))

12 Kasım 2008 Çarşamba

CEBRAİL

Yönetmen :Shane Abbess
gökten düşmüş melek sammael, kötülük adına orta dünyayı istiyordu. çılgın silahları ve gücüyle karanlığı ve zulmü kasvetli şehire yaydı. sammael’in zaferi kesin gibiydi, ta ki cebrail gelene kadar. cennetin yedi meleğinden biri olan cebrail, kendinden önce ortadan kaybolmuş olan mikail’den daha genç ve güçlü bir savaşçı idi. hiçbir zaman, altın kalpli melek cebrail’in gücü ve yeteneği, sammael’i ve onun kötü yardımcılarını tehdit edememişti. sammael’in oynayacak son bir kozu vardı: kendi geçmişinin sırrı... bu sır cebraili sonsuza dek yok edebilirdi.
ben senaristin aklına bu fikir nasıl,hangi ortamda geldi diye düşündüm açıkcası.cebrail'le diğer melekler bir şekilde kapışsın ve bunu film olarak çekeyim...enteresan bir film olmuş.yani kendini seyrettiriyor.sonu beklenmedik bir şekilde bitiyor.en çok şuna şaşırdım yalnız,filmle ilgili başka sitelerde yorum yapan bazı arkadaşlar,beğenilerini sunuyor fakat şöyle bir ekleme yapmayı da unutmuyor:''bizim dini inançlarımıza uygun değil ama...'' ya bu bir film sonuçta,seyrettiğimiz herşey düşüncelerimize, kişiliğimize uyuyor mu sanki?filmi beğendim demek artık dinsiz bir insan olmak anlamına gelmiyor.meleklerin adı dışında başka hiçbir dini unsur yok zaten filmde.

11 Kasım 2008 Salı

UNUT BENİ

unut beni kalbimdeki hicranla yalnız kalayım
kimsesiz bir yavru gibi kucağında ağlayayım
bu kaçıncı söz verişin söyle nasıl inanayım
kimsesiz bir yavru gibi kucağında ağlayayım


Makâm : Rast Usûl : Düyek Bestekâr : Şükrü Tunar Güftekâr : Ahmet Kaçar


ne şarkıdır ama....

EDİRNE'YE DOĞRU

türkiye'nin bir ucundan başlayacağız bakalım kısmetse.doğal olarak ayrıntılı bilgileri gezimizden sonraya bırakıyoruz.ama program şöyle şimdilik;edirne merkez,havsa,lalapaşa,süleoğlu.(yetişirse tabi..) istanbul-edirne arası 228 km.muhtemelen bayramda 1 gece 2 gün olarak gezimizi yapacağız. kalacak yer araştırmaları yapmak gerek...

GİRDAP


bahsedeceğim filmde eski bir tanıdık oynuyor aslında...''uçurtmayı vurmasınlar'' filminden hatırlayacaksınız onu. küçük barış;ozan bilen baş rolde.gerçek bir hayat öyküsünden alınmış.diğer oyuncular şöyle:ali sürmeli,fuat saka,selçuk yöntem.yönetmen:talip karamahmutoğlu
istanbul üniversitesini kazanan umut,antalya'dan gelip kiralık bir ev ve iki ev arkadaşı bulur.yaşadığı bazı mistik ve doğa üstü olaylar arkadaş çevresini ve yaşam tarzını değiştirir.karşılaştığı olaylarla başa çıkmanın bir yolu olarak,dini bir hayat tarzını seçen umut için başlangıçta herşey iyi gitmektedir.fakat çevresinden uzaklaştıkça,saldırgan bir kişiliğe bürünür.
tavsiye ederim...insanın düşüncelerini sorgulamasına yol açan bir film.